35 mm.

ODTÜ de ilk aylarımdı.
1980 sonrası gelenler bilir.
Yasakların çok olduğu dönemdi.
Staddan DEVRİM yazısı silinememiş olsa da,
Stadın yanındaki ağaçlık alandan bölümlere geçmek yasaktı.
Mühendislikte okuyup yurtlarda kalanlar stadın etrafında tur atmak zorundaydılar.
Sık sık sokağa çıkma yasakları vardı o günlerde ülkede.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, 1980 sonrası ilk oy kullanımında
Gazetelerin birinde yarın oy kullanacağız sokağa çıkma yasağına uyalım diye manşet atmıştı.
Nasıl yani sokağa çıkmadan oy kullanmak...
ODTÜ de bu yasaklaradan bolca nasiplenmişti.
Ağaç altında oturmak yasak
Ağaçlık alandan geçmek yasak
İki ağaç arasında durup dilek tutmak serbest
3 kişinin yan yana yürümesi bile yasaktı.
Ankara'nın ayazına da alışmıştım ama bana yasaklar zor geliyordu.
Ankara'nın ayazı insanın iliklerine kadar işler.
O hafta Tunalı Hilmi'den 35 mm küçük bir fotoğraf makinası almıştım.
36 Pozluk filmi de içine takmıştım.
Çocukluktan beri fotoğraf çekmeye ilgim vardı.
İlk makinam hani şu çekip hemen fotoğrafı veren paloroid marka makina idi.
Her ne kadar filmini temin edip hevesimi alamasam da
Sonra Zenith marka bir makina edindim.
Marka Kril alfabesi ile yazılı olsa da Zenith yazdığı anlaşılıyordu.
Taşıması zor olduğu içinde bir tane basit bir makina almıştım kendime
Film ve banyo pahalı olduğu için öyle şimdi olduğu gibi her gördüğümüzü çekemiyorduk.
O pazar günü yine sokağa çıkma yasağı vardı.
Yurda hapis olmuştuk.
Oda arkadaşım Susku, "Oğlum makina aldın bari fotoğraf çekinelim." dedi.
Oda içinde çekilen 1-2 kare kimseye yatmedi tabii.
Yurt binasının yan tarafında hemen kantinin üstüne kadar inen yangın merdiveni vardı.
Sık sık orada merdivenlere oturur Tolga'nın bize özel konserlerini dinlerdik.
Tolga, sazı ile sözü ile kulağımızın pasını alırdı.
Dışarısı çok soğuk olmasına rağmen yangın merdiveninde ve kantinin üzerinde birkaç poz çektik.
Hepimiz odaya dönmüştük ki anons duyuldu...
"Yangın merdiveninde fotoğraf çekilen arkadaşlar fotoğraf makinası ile birlikte lütfen danışmaya"
Biribrimizin yüzüne bakıp yerimizden kalktık.
Gayri ihtiyari paltolarımızı aldık üzerimize
Ayaklarımızda terlikle indik danışmaya
Danışmanın önünde bir onbaşı ve arkasında iki asker
Onbaşı "Sizmiydiniz fotoğraf çekenler" sert bir ses tonu kullanarak sordu.
"Bizimle beraber karakola geleceksiniz."
Ayakkabı giymemize dahi izin vermediler.
Yurtlar bölgesinin üstünde 100. Yıl sitesine geçiş kısmında bir Jandarma Karakolu vardı.
Oraya götürdüler üçümüzü...
O kapıdan da okula giriş çıkış yasaktı.
Karakolun önüne geldiğimizde beklememizi söyledi onbaşı
Fotoğraf makinasını alıp karakol binasından içeriye girdi.
Ayazda bekleyişimiz uzadıkça üşümeye başladık.
Kapıda duran asker içeriye almıyor.
Bilgide verilmiyor.
Baktım olacak gibi değil
Aklınca işkence ediyorlar bize
Yere oturdum.
İki dakikaya kalmadı onbaşı çıktı geldi yanıma
"Ayağa kalk" diye uyardı.
"Geleli neredeyse 2 saat oldu bizi neden bu soğukta bekletiyorsunuz" diye sordum.
"Ayağa kalk" diye tekrarladı.
"Sen soruma yanıt verene kadar kalkmıyorum" dedim.
İnatlaştığımı gören nöbetçi subayı içeriden seslendi, "Gelsinler."
Üçümüz girdik odaya fotoğraf makinası Nöbetçi subayının elinde.
Yeni mezun bir teğmen...
Başladı sorguya....
"Siz ne çektiniz orada"
"Fotoğraf"
"Neyin, nerenin fotoğrafları."
"Birbirimizin"
"Siz benim karakolun fotoğraflarını çekiyordunuz"
Kısa süren şaşkınlığımın içinde "Neee" diyebildim sadece
"Askerlerimin nöbet saatlerini belirlemek için fotoğraflarını çektiniz." deyince
"Teğmen elindeki makina son derece basit bir makina, gözümün dahi göremiyeceği kadar uzak mesafede ki insanları bununla nasıl çekerim?"
"Sizlerde herşey beklenir."
"Kimlerden?"
"Sizlerden"
Allah allah biz kimiz ki?
"Teğmen, makina da bu bölgenin tek fotoğrafı yok"
"Nereden bileyim olmadığını."
"Tab ettir görürsün"
"Burada o imkan yok"
"Çıkarayım filmi sana vereyim."
"Yok film yanar."
"İfadelerimizi al, yerimiz belli yurdumuz belli. Fotoğraf makinası da sende kalsın. Tab ettirince bize verirsin."
"Olmaz siz kaçarsınız sonra"
Nereye kaçacağız biz kimiz bizim bilmediğimiz bizim hakkımızda birşey mi biliyor bu adam
"Eeee bizi böyle filmi tab ettirene kadar tutacakmısın?"
"Yanınıza asker vereyim gidin tab ettirin gelin"
"Olur ne yapalım."
Onbaşı ve iki askerle yeniden bindik kamyonete.
Tabii askerle üşümesin onlar ön kabinde
Biz üç suçlu kamyonetin arkasında
Ayaz vuruyor bir taraftan
Ayaklarımızda naylon terlikler
Bulduğumuz pis bir battaniyeyi üçümüz ayaklarımıza örttük.
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı Ankara sokaklarında açık fotoğrafçı arıyoruz.
Yasağı delip dükkanına gitmiş bir cesur yürek
Hem de askerler ile
Emek, Bahçeli, Tandoğan, Maltepe derken Kızılay'a geldik.
Ana caddelerde bile tek araç bizimkisi
Hava neredeyse kararacak
Güven parka çok yakın bir yerde bir fotoğrafçının ışığının yandığını fark ettik.
Uzunca bir süre zilini, camını, kapısını çaldık ama içeriden ses yok.
Vaz geçip gittiğimizi sanarak balkona çıkmasa görmeyecektik.
Yalvardık tab etsin diye ama
"Manyakmısınız ya sokağa çıkma yasağı var yanınızda askerle açık yer arıyorsunuz. Açamam başım belaya girer sonra. İşler yoğun diye dükkanda yattım ben." diye söylenip şaşkın gözlerle bize baktı.
Hemen arkasını dönüp içeriye girdi.
Onbaşı, "Dönelim artık, adam haklı açık yer bulamayız." deyince
Aha jeton sonunda düştü diye içimden geçirdim.
Bu arada hava iyice karamıştı.
Karakola döndüğümüzde onbaşı kendi kendine söyleniyordu...
"Bunlar yüzünden karavanayı da kaçırdık şimdi soğuk soğuk yiyeceğiz" diye
Teğmen karşısında ayakta dikilen bizlere aldırmadan
Bir yarım saat daha evirdi çevirdi fotoğraf makinasını
Sonra oda dan çıktı.
Bir saat sonra gelip
"İyi peki sizin ifadelerinizi alsınlar. Yarın filimi tab ettirip negatifleri bana getirin. Kaçmaya da kalkmayın." dedi.
Ertesi gün filmleri tab ettirip negatiflerini de karakola götürüp bırakmıştım.
Elindeki gelişmiş dürbün ile zar zor gördüğü bizlerin güzel başlayan bir günde
35 mm fotoğraf makinası ile çektiği birkaç hatıra fotoğrafı 10 saatten fazla süren bir işkenceye dönmüştü.
O günden sonra o makinayı bir daha hiç elime almadım.
Bir ay sonra yurtta başka bir arkadaşa sattım.
En garibi en kötüsü ise
Hayat kurtarmak için yaptırılan yangın merdivenleri ertesi gün kilitlendi.
Yangın merdivenine açılan kapıların üzerine de
"ANAHTAR DANIŞMADA DIR." notu asıldı.
...
17/01/2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JIDOKA ÖĞRETİSİ 1

MAKİNE PLANLAMA

TELDEN ARABA