Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PROJE YOK ET

Geçenlerde Iraklı bir İşadamı ile tanıştım adı bende.  Bugün ki Irak'tan gelen bir adam. Ülkesinde yatırım yapmaya hevesli apolitik biri. Kazandığı her kuruşu yine ülkesi için harcayan bir idealist Çevresindekilerde karanlıkta kalmasın diye 5 bin kişinin yaşadığı mahalleye jenaratör koyduran birisi Çocuklar ölmesin diye Hindistan'da bir hastahane ile anlaşan yüreği kocaman bir İNSAN Ülkesine yatırım için bu kadar hevesli bir Bağdatlı her iki cümlesinden birinde soruyor makinaları kurmaya Bağdat'a gelirsiniz değil mi? Türkiye'den almak istiyor makinalarını Arada açıklama yapmak ihtiyacı duyuyor. Bağdat'ta çok bomba patlıyorya diyor. ... Bazen susuyoruz ... Sizler hala çok şanslısınız diyor. İstediğiniz yiyebiliyor içebiliyorsunuz. İstediğiniz yere gidebiliyorsunuz diyor. İşe teknik sohbetlere bir türlü dönemiyoruz. Eskiden böyle değildi diyor! Saddam döneminde mi diyorum.  Yoo diyor Saddam bir projeydi diyor Şaşkın bir halde ne projesi demeye kalmadan anlatmaya başlı

TANITIM GRUPLARI NEDEN KAPATILIYOR

Çok sevdiği ce takdir ettiğim dostumun kaleminden. Noktasına virgülüne dokunmadan.. http://www.makinetanitimgrubu.com.tr/tr *TANITIM GRUPLARI NEDEN KAPATILIYOR, BİR BİLENİNİZ VAR MI?* Tanıtım grupları biz ihracatçılara inanılmaz ufuklar açmıştı. Özellikle alıcının güvenini gerektiren makina sektöründe *"TURKISH MACHINERY"* (MTG) fuara katılan firmaların beklentilerini fazlası ile karşılıyordu. *Makina Tanıtım Grubu* sadece fuara katılıp lokum dağıtmıyordu. Konularına göre dernek yetkilileri ile katılınan fuarlarda, yerel makina kullanıcı sektörleriyle anlaşmalar yapıyordu.  Üst düzey hükümet ve stk yetkilileri ile görüşmeler yapılıp, Türk makinalarına daha sıcak bakmaları sağlanıyordu.  Teşvik listelerine alınmamızı sağlıyordu. O ülkenin ihtiyaçları profesyonel şekilde sorgulanıp üyelere aktarılıyordu. O ülke ve ülkedeki sektörle ile ilgili derlenmiş tecrübe ve profesyonel tavsiyeler üyelere veriliyordu. Çok iyi bir tecrübe altyapısı ve know how oluşmuştu. Sektöre en doğru şe

YETER ARTIK

Yeter Artık! Beceremediniz. Gidin. Hiç mi utanmıyorsunuz Hiç mi umurunuzda değil. Beceremediniz işte. Size bu iş 10 gömlek büyük geldi. Yüzünüzde mi kızarmıyor. Vicdanızda mı yok! Ahlak yoksunumusunuz? Gidin artık. Gidin. Ülkeyi kan gölüne çevirdiniz! Gidin! 14 yılda eğitim sistemi çöktü yerlerde sürünüyor Bi gidin artık. Ekonomi berbat durumda  Utanmıyor musunuz Türk lirası neredeyse 1970 öncesine döndü Gidin artık. Her nokta da kaos hakim Vicdanınız mı yok. Her gün 10 larca şehit. YETER ARTIK. 1 saat önce bomba patlamadı diye dua eder hale getirdiniz. Gidin istemiyoruz sizi Kadınların sokak ortasında tekmelenmesi dövülmesi taciz edilmesi normal habere dönmüş bir ülkeye dönüştürdünüz. Gidin gidin artık Kürtü Türke Türkü Kürte düşman ettiniz. Yetmedi mi hala Çocuklara tacizi serbest yapmaya çalıştınız Bitmedi mi daha 14 yılda çok basit matematik sorularını çözemeyen çocuklarımız oldu Sıkılmadınız mı Kindar bir nesil geliyor Farkında değilmisiniz Siz hala kemal ile cemal ile kendinize b

Bir Bursa Kızının gözüyle Altıparmak Setbaşı Arası

Resim
Sirkeci Şaban vardı bir zamanlar  Ben Altıparmak kızıydım. Okulum Heykel'de olduğundan istinasız her gün Altıparmak semtinden çıkardım Heykel'e. "Çıkmak" sözcüğü ta o zamanlardan yapışmış dilimize, oysa o kadar yüksekte bir semt de sayılmazdı Heykel.  Okula giderken belediye otobüslerine pek binmemi istemezdi evdeki büyükler. Malum sıkış tepiş olurdu otobüsler ve her nasılsa okul giriş çıkış saatlerinde orta yaşta amcalar türerdi! Kızları rahatsız eden bu "amcalar"ın gazabından uzak durmak isteyen öğrenci kızlar, dolmuş denilen küçük taşıtları tercih ederdi o yıllar. Şimdi durum nasıl bilmiyorum çünkü Bursa'dan uzaktayım.  Bursa'nın şehir merkezi, yani Atatürk Heykeli'nin bulunduğu semt Heykel, belleğime kazınmış isimlerle doludur. Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Valilik, Adliye, Dilek Sineması, Tayyare Sineması, Yeni Karamürsel Mağazası, Kafkas Pastanesi, Sirkeci Şaban hepsi de Heykel'deydi. Sabah dolmuşla çıkılan

ODTÜ lü Olmak

Resim
ODTÜ lü olmak koşmak demek. ODTÜ yü kazandığın okumaya başladığın andan itibaren koşmak demek. Derslere zorunlu olduğun için değil severek gittiğin için koşmak demek. Sınıftan çıkıp yemekhane koşmak, kütüphaneye koşmak, aşık olduğun kızı görebilmek için mimarlığa, işletmeye, felsefeye koşmak. 10 Kasım larda Anıtkabire, Cumhuriyet bayramında caddeye fener alayına baloya, 23 Nisan ve 19 Mayıs larda stadlara koşmak. Bugün de arkadaşlarımız öğrencilere burs imkanı sağlayabilmek için İstanbul Maratonun da koştular. Başta Orhan Tola olmak üzere ismini sayamadığım tüm arkadaşlarıma sevgi ve saygı dolu tebriklerimi sunuyorum. Yine üniversiteler arasında en yüksek katılımı ODTÜ lü mezunlarımız sağladı. Koşucularımızla gurur duyuyorum. Orhan Tola Bülent Fil Yücel Demir ve eşi Nadir Çetinkaya Mustafa Fatih Akbostancı Tayyar Tuğutlu Erdal Elbay Kubilay Dinçer (Kaçuv adına koştu) Daha adını sayamadığım görüntüsüne ulaşamadığım bir çok ODTÜ lü arkadaşım koştu bugünkü 38. İstanbul Maratonunda Sevgile

Deprem

Resim
İtalya da rihter ölçeği ile 6 ve üstü şiddette yakın zaman içerisinde 3 deprem oldu. Biliyorsunuz yerkürenin merkezindeki soğuma devam ettiği sürece bu depremler dünyanın çeşitli noktalarında olmaya devam edecekler. Bilimsel açıklaması ne yazık ki yaşayanları tatmin etmeyen bir olaydır bu deprem.  O yüzdendir ki din bezirganları bunun bir çeşit sınama olduğunu söyleyip nemalanmaya çalışırlar. İtalya da ki depremde dikkatimi çeken bir nokta en fazla zararı bu dini mekanların gördüğü oldu.  En azından basında paylaşılan gotoğraflar bu yönde. Oysa şarabın su yerine içildiği hamurun alkolsüz yenmediği Hristiyanların en kutsal mekanlarında bazılarının yer aldığı bu topraklarda içkili yerler sapa sağlam dururken dinleri gereği kutsal sayılan yerler hasar görmüştü. Fotoğraflarda görüntülerde dikkatimi öeken rahibelerin bizim kara çarşaflılara ne kadar da çok benzediğidir. Her neyse asıl derdim bu da değil. Son deprem için rihter ölçeğine göre 6.6 şiddetinde olduğu belirtildi. Hemen aklıma biz

Bir Musul Hikayesi

Cübbeli din tüccarları iyice midemi bulandırmaya, bağırsaklarımda gaz yapmaya başladı. Bunlar öncelikle görüntüleri ile rahatsızlık veriyorlar.  Siz ne derseniz deyin neyin hakkını savunursanız savunun din tüccarlarının din bezirganlarının kullandıkları en önemli argümanların başında gelir, cübbe, sakal ve türban. İşte bu cübbeli bezirganlardan bir tanesi Irak taki Sadr hareketinin lideri Mukteda el Sadr efendi Bağdat Türk Büyükelçiliği önünde gösteri yapmaya çağırdı taraftarlarını. Bu açıklama Irak Hükümetin den tepki görmedi. Kısacası böyle bir durum Irak tarafından Türkiye ye açılmış bir savaş ilanıdır. Düşünün Türkiye deki cemaatler Irak Büyükelçiliği önüne yada başka bir devletin toprağına bu şekilde bir saldırı gerçekleştirirse ne yada neler olur. Bu adam 2009 yılından beri Türkiye nin gündemindedir. Şii mezhebinin liderlerinden bir konumundadır. İran güdümündedir. Irak ta sürekli olarak mezhep savaşı çıkarmak için tahrik peşindedir. Birgün dahi barıştan, kardeşlikten söz e

OKUL DEDİKLERİ

Bugünler de akıllarına geldi "Proje Okul" ile yapılanlara karşı çıkmak. Oysa bu proje 1980 den beri işliyor. Hangi yıl ne kadar ilmik atılacak eğitim sistemi ne kadar bozulacak ve çözülemez hale gelecek. Bugün hala din bezirganlarına inanıp peşinden sürüklenen yığınların arkasından sadece cahil bunlar deyip geçiştiriyoruz. Bu konuda birçok yazı yazıldı çizildi sosyal medyada yer buldu. Basının güçlü kalemleri yazdılar. Peki sonuç yazılanlara selam yola devam. 15 Temmuz tam bir tiyatro. 270 kişi ölmüş tiyatroyu hazırlayan ve sahneye koyanlar için zerre kadar önemi yok. Her seferinde gündemi meşgul edecek yada daha tatsız bir tabirle gıdaklayan tavukları besleyecek arpa darısı atıyorlar ortaya. Bu proje okullar ile ilgili yazılan güzel yazılar var tabii ki!  http://www.cumhuriyet.com.tr/m/koseyazisi/614342/Proje_okullar.html http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/ogretmen-1448672/ http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/tokmak/proje-okul-safsatasi-1448578/ http://odat

Rumeli Kavağı

Resim
Bugün günlerden 15. 2016 yılının Eylül ayının 15. günü bugün. Ayın yarısı, bayramın dördüncü günü. Annesiz babasız geçen bi bayram mı olurmuş. Olmuyor zaten. Bu bayramı İstanbul'u gezerek geçirelim dedik. Yabancı değil yahu kendileri hayat arkadaşım olur. Hadi dedik hergün bir keşif.  İlk gün Balat'ta aldık soluğu. Tarih kokan Balat'ın her sokağında bir dükkan açılmış türkçesi unutulmuş kahveciler asortik cafe yazılarıyla. Her sokağında elinde makina gençler gördükleri her nesnede basıyorlar deklanşöre. Eskiden severdim deklanşör sesi keyif verirdi. Şindi makinalar ileri teknoloji lens ayarı yok filtre yok objektif netlik ışık herşey otomatiğe bağlanmış. Buram buram tarih kokacak sanıyorsanız çok beklersiniz. Tarih var evet ama hor kullanılan arnavut kaldırımları değil sadece yıllara tanıklık eden o evlerde hor kullanılıyor. Çamaşırlar sokağı kesiyor evden eve çekilmiş iplere asılan sararmış yıkandığı belli olmuyor ne yazik ki. Bazıları pencere demirlerine asılmış. Çamaşır

Kızarmış Domatesler

Resim
Domates dalında kızarırsa güzeldir. Son dönemde domatesler yeşil toplanıp güneşte kızartılıyor. Durun hemen celallenmeyin. Yazının domates ve ailesi ile bir ilgisi yok yazı kısaca akıllı telefon kullanımı ile ilgili abuk sabuk hatta azıcıkta sapık yazılar. Bugün bir yazı okudum bu konu ile ilgili malesef ironi yapayım derken sapıklık yaptığını açık açık itiraf eden bir yazı. Aynen şöyle başlıyor arkadaşlar ile bir lokanta da oturmuş sohbet ederken yan masadaki 3 kişilik aile gözüme takıldı. Genç bir çift ve çocukları. Sapık herif sana ne yan masadan anladık röntgencisin ama hadi bir baktın tamam yeter dön önüne sen. Efendim masalarında sohbet tatlıymış ama bu aile sohbet etmek yerine yemeklerini yiyip ellerindeki telefonlardan başlarını kaldırmıyorlarmış. Adam hem sapık hem de yemeğe beraber geldiği arkadaşlarına karşı saygısız. Bu arada çok bilgili entel olduğunu vurgulama yöntemi aynı akıllı telefonun ingilizce nasıl söylendiğini yazmak. Çok ağır eleştirdiğimi düşünebilirsiniz. Evet

Bir Kaşık Mühendislik

Resim
Ben Hacettepe Üniversitesinde çok güzel bir etkinlik. Şu sıkıntılı dönemde insanı ferahlatan az da olsa umutlandıran bir takım çalışması. Mutlu Çanga arkadaşımın fotoğrafları ile. Çocuk olmanın güzelliği...

30 Ağustos

Resim
Bazen 243. günüdür yılın ama çoğunlukla 242. günüdür Ağustosun 30 u. Ne olursa olsun 123 gün kalmıştır yılın bitmesine. İşte o yüzden çok önemlidir. Yoksa zafer mafer hak getire kim takar büyük taarruzu. Taaaaa şeyine kadar yani. Efendim neymiş 1926 tandan beri zafer bayramıymış. Neyin zaferi bu yahu. * Türkiye orduları bir devir kapatmıştır. Şimdi mazlum ve tutsak devletler ve uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptirler. Mustafa Kemal'in utkusu, dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır. MAHATMA GHANDİ demişte iyi mi etmiş. Ne bilir o! Ne anlar bu işlerden. Savaştan hemen önce  tarafların durumu bu Zaferin sonucunu belli etmiyordu sanki! Güçler Büyük Taarruz  öncesi durum: [1] 18 piyade  tümeni , 5 süvari  tümeni  ve 3 bağımsız  alay 207.941 asker [2] 323 top 92.792 tüfek 2.025 hafif ve 839 ağır  makineli tüfek 5.282 kılıç 10 uçak 198 kamyon [3] Büyük Taarruz  öncesi durum: [1] 12 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 9 bağımsız  alay 224.996 asker [4] 418 top 90.000 tüfek

Yeni bir UMUT

Resim
Benim gibi, uyku apnesi, şekeri olan hastalar için yeni bir umut doğuyor. Ben ve benim gibi hastaların en önemli problemlerinden biri rahat ve doğru nefes alıp veremediğiniz için kanımızdaki oksijen miktarının düşmesi sonucu çoklu organ yetmezliğine sürüklenmemizdir.  Galiba bir umut doğuyor bizler için... Bilim Adamları, Nefes Almadan Yaşamanızı Sağlayan Oksijen Partikülü İcat Etti  1 ay önce Boston Çocuk Hastanesi’inden bir grup bilim adamı, son yılların en büyük medikal buluşlarından birine  imza attı.  Bilim adamları, kişinin kan akışına enjekte edilebilen ve kana çok hızlı bir biçimde oksijen verebilen bir mikro-partikül geliştirdiler. Bu, nefes alma yetisi engellendiği, hatta durduğu takdirde bile işe yarayabilecek. Bu buluşun her yıl milyonlarca insanı kurtarabileceği öne sürülüyor. Mikro-partiküller, nefes alma durduktan 30 dakika sonrasına kadar bir objeyi canlı tutabiliyor. Bu, hastanın damarlarına yapılan bir enjeksiyon ile meydana geliyor. Enjekte edildikten sonra mikro-par

DENİZİ TAŞLAMAK

Denize taş atacaktım ama baktım karanlık olmuş hem uykum geldi. Yarın taşlarım artık.  Güneş tepeye erişti vakit öğlen. Yine de içimden denize taş atmak gelmiyor. Nereden çıktı bu denize taş atmak demeyin. Deniz kıyısına gelenlerin çoğunda vardır bu istek taş bakarlar kıyıda. Eğer düzgün ve yayvan bir taş ise birden fazla sekecek demektir. Değil ise sadece gelen sesi için fırlatırlar ellerine aldıkları taşı. Yazın sonuna doğru kıyıda taş bulmak zorlaşır. Her kış deniz ona atılan taşları bir güzel yıkayıp kumları ile sildikten sonra kıyıya yeni sezonda yine kendisine atılsın diye bırakır. Bugün bakıyorum ülke tam anlamıyla bu durumda.  Nefret ettiğim bir cümledir "Devletin malı deniz yemeyen keriz". Devlet demek ben demek çalınan her haksız kazanç bizlerin cebinden çıkıyor. En kötüsü de çalıyor ama çalışıyor. Çalan sadece kendine çalışır. Denize taş atmayı sevdiğimiz gibi devleti de taşlamayı seviyoruz. Devlette deniz gibi her on senede bir kendisine atılan taşları sürükleyip

Darbecik mi kalkışma mı

Ne oldu? Neden oldu? Ne zaman oldu? Nerede oldu? Kim yaptı? Hangimiz tüm bu sorulara cevap aradık yada cevap vermeye çalıştık. Biran içinizden geçirenleriniz oldu acaba bu baskıcı anti demokratik yönetimden kurtulacakmıyız diye. Oysa olayın başladığı andan itibaren sergilenen tiyatro kendini çok belli ediyordu. Birçok kişi eminim bu tiyatronun gerçek olmasını bekledi. Oysa tiyatronun sahibide oyunu yazan da, yöneten de onlardı oyuncular ise yönlendirilmiş bu hareketi yapmaya zorlanmış bir grup ve onların yanında daha doğrusu en önde gariban erler. Sorulara cevap bulmadan oyunu da anlamamız çok kolay değil. Ne oldu o akşam;  Oturmuş evde kitap okurken biranda telefon harekete geçti. Sosyal medya hareketlendi. Bazen benden bile akıllı olduğundan şüphelendiğim telefonumdan whatsapp tan çeşitli gruplardan mesajlar gelmeye başladı. Hemen diğer popüler sosyal medyayı hızlıca kontrol ettiğimde bir geup zırhlı aracın her iki köprüde sadece Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçişi kapattığı bi