Deprem

İtalya da rihter ölçeği ile 6 ve üstü şiddette yakın zaman içerisinde 3 deprem oldu. Biliyorsunuz yerkürenin merkezindeki soğuma devam ettiği sürece bu depremler dünyanın çeşitli noktalarında olmaya devam edecekler.
Bilimsel açıklaması ne yazık ki yaşayanları tatmin etmeyen bir olaydır bu deprem. 
O yüzdendir ki din bezirganları bunun bir çeşit sınama olduğunu söyleyip nemalanmaya çalışırlar. İtalya da ki depremde dikkatimi çeken bir nokta en fazla zararı bu dini mekanların gördüğü oldu. 
En azından basında paylaşılan gotoğraflar bu yönde. Oysa şarabın su yerine içildiği hamurun alkolsüz yenmediği Hristiyanların en kutsal mekanlarında bazılarının yer aldığı bu topraklarda içkili yerler sapa sağlam dururken dinleri gereği kutsal sayılan yerler hasar görmüştü.
Fotoğraflarda görüntülerde dikkatimi öeken rahibelerin bizim kara çarşaflılara ne kadar da çok benzediğidir.
Her neyse asıl derdim bu da değil. Son deprem için rihter ölçeğine göre 6.6 şiddetinde olduğu belirtildi. Hemen aklıma bizim 1999 da yaşadığımız Gölcük depremi geldi. Amerikalıların söylediğine göre 7.0 şiddetinde idi. İstatistikleri karşılaştırmak istedim biran. Gölcük Depreminde 20 bine yakın kayıp 50 bine yakında yaralımız olmuştu. Günlerce enkaz altından umutla canlı çıkarabileceğimiz dostlarımızı, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı aradık. Ne travmalar yaşadık ama o gün en büyük desteği aldığımız AKUT gönüllülerine bugün etmediğimiz eziyet kalmıyor. Bazı din tüccarları çıktılar acıdan, göz yaşından beslenebilmek için salyaları ağızlarından damlarken içki içenlerin sonu budur dediler. Enkaz altından cansız bedenini çıkardığımız 3 aylık Büşra bebeği toprağa tekrar verirken hem de. Bugün bakıyorum İtalya da yaralanan bile yok. Binaların çoğu da eski. Hele bir görüntü var ki tekerlekli sandalyesin de yıkılan ibadet yerine ve üstlerinde ki toz toprağı silken rahip ve rahibeleri seyreden adam beni kendime getirmeye yetiyor.
Hayatları, yaşamları yok edenin, evleri yıkanın aslında yer sarsıntılarının depremin olmadığını bir kez daha anlıyorum. Bu topraklarda yaşayanların en büyük şanssızlığının ihtiraslarının kurbanı olmuş din bezirganlarının korkakların korkularından beslenerek servetlerine korkakların ruhlarını da katmalarıdır. Ruhunu kaybedenlerin sonu ister deprem ister sel ister yangın deyin isterseniz faşist terör deyin acı içinde ölümdür. Geride kalan sadece yitip giden hatıralarıdır. Kıbrısta 74 te yok yere ölenleri şehitlik mertebesi ile onurlandırınca ne kazandırdık. Hepsi unutulmadılar mı? 
Bugün hala her gün birden fazla gencecik bedeni toprağa verip üstüne şehit çelenki dikmiyormuyuz. Neden şaşırıyorum ki gavur İtalya da bu şiddette bir deprem de bile tek can kaybının olmamasına. 
35 yıldır içine ettiğimiz eğitim sisteminin daha vahim sonuçlar doğuracağını bile bile baş kaldırmıyoruz. Başımızı kaldırıp göğe be başaracağım demek dururken yere koyup günah çıkarmaya çalışıyoruz. 
...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JIDOKA ÖĞRETİSİ 1

MAKİNE PLANLAMA

TELDEN ARABA