DENİZİ TAŞLAMAK

Denize taş atacaktım ama baktım karanlık olmuş hem uykum geldi. Yarın taşlarım artık. 
Güneş tepeye erişti vakit öğlen. Yine de içimden denize taş atmak gelmiyor. Nereden çıktı bu denize taş atmak demeyin. Deniz kıyısına gelenlerin çoğunda vardır bu istek taş bakarlar kıyıda. Eğer düzgün ve yayvan bir taş ise birden fazla sekecek demektir. Değil ise sadece gelen sesi için fırlatırlar ellerine aldıkları taşı. Yazın sonuna doğru kıyıda taş bulmak zorlaşır.
Her kış deniz ona atılan taşları bir güzel yıkayıp kumları ile sildikten sonra kıyıya yeni sezonda yine kendisine atılsın diye bırakır. Bugün bakıyorum ülke tam anlamıyla bu durumda. 
Nefret ettiğim bir cümledir "Devletin malı deniz yemeyen keriz". Devlet demek ben demek çalınan her haksız kazanç bizlerin cebinden çıkıyor. En kötüsü de çalıyor ama çalışıyor. Çalan sadece kendine çalışır.
Denize taş atmayı sevdiğimiz gibi devleti de taşlamayı seviyoruz. Devlette deniz gibi her on senede bir kendisine atılan taşları sürükleyip kıyıya geri bırakıyor. 
Farkına varmadığımız olay biz devleti temizleyip sürükleyerek kıyıya bırakacağından daha çok taşlıyoruz. 15 Temmuz da olan olayda bu. Taşları tükürürcesine kıyıya sürükledi ama kıyı tükenmekte kıyı bitmekte devlet taşmakta artık.
Bundan 36 yıl önce fark ettim devletin içine atılan taşları. Taşı atmadan önce ellerine alıp biçimlendiriyorlardı. Taşı önce avuçlarının içine alıp ısıtıyorlardı yakmadan gözeneklerindeki suyun uçup buharlaşması için. Sonra jelatine sarıp az ışık alan bir ortamda bekleterek daha da sertleşmesini sağlıyorlardı. Şekil alması ve denizin üzerinde sekerek daha da derinlerde yer bulabilmesi için kadife keçe ile sabırla günlerce haftalarca ovuyorlardı. Bu işlemi tek seferde bitirmiyorlar. Taşları dönem dönem limonlu ve tuzlu suda bekletip yeniden ovalıyorlardı.
Bizler kıyıdan atılan her taşın yeniden kıyıya döndüğünü görürüz. Oysa tekneden en derine attığın taşı bile deniz tükürür dışarıya. Sadece şekillenmesi de yetmez taşın. Ağırlığıda önemlidir. Su kolayca kaldırır hafif taşları onlar ne kadar derine atmaya çalışsalarda deniz tutmaz kendisine uymayanı. Onlar taşladıkça denizi o da kıyıyı döver durur kızgınlığından. Yine de taşladılar koskaca denizi ele geçirebilmek hükmedebilmek için. Tekneleri ele geçirdiler kaptanları görevden alıp çaycı yaptılar. Tekneler bakımsızlıktan batmaya başladı görmezden geldiler. Tek hedefleri denizin en derin yerini kendi taşları ile doldurup ele geçirmekti. Deniz analarını kıskandılar kalpsiz ve vicdansız oluşlarını.
Oysa denizi taşla değil kaya ile bile ele geçiremezsin. Kaldı ki kayadan kopan taş ne yapsın.
Bilirmisiniz denizin en temiz olduğu yer kıyısı taşlık olandır. En keyifle yüzdüğüm, en çok balık yakaladığın yerdir. Denizin köpürmediği kızmadığı noktadır orası.
Deniz devlettir! Devlette deniz gibi. Seversen korkmazsın... Denizde her fırtına sonrası tüm pislikler kıyıya doluşur. Kıyılarınızı sınırlarınızı temiz tutun. Kimsenin kirletmesine izin vermeyin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JIDOKA ÖĞRETİSİ 1

MAKİNE PLANLAMA

TELDEN ARABA