Her meyve acıdır. Olgunlaşmadan yenildiğinde acı bir tat verir. Zeytin acı meyve olarak biliniyor olsa da her meyve ilk başta acıdır. Zeytin karardıkça tuzu içine çektikçe tatlanır su ile yıkandıkça keyiflenir. Kimi kayısı gibi güneşte tat alır Narenciye gibi kasada Muz gibi çuvalda Kimi suda Kimi ise güneşsiz nemli ortamlarda İnsan oğlu da bir meyvedir En tatlı halleri ilk doğduğu zamanlar dadır. Dünyaya gözlerini ağlayarak açar Ağlatarak kapatır. Çocukluğunu yaşayabilirse artar değeri Gençliği ilk acıları tattığı dönemdir. İlk aşk acısını Dokunuşları Hissetmeyi, hissettirmeyi Acıyı yaşadıkça kendisi de bozulur Yalanı öğrenir Hainlik yapar Tecrübe diye avunurken gelir olgunluk çağı Olgunlaştıkça acır Zaman geçtikçe çekilmez olur Geçmişte arar yapamadıklarını Yaşayamadıklarını düşündükçe acısı da artar Tat vermez hale gelir. Her meyve acıdır ama Sadece insan oğlu olgunlaştıkça ACIYAN dır...
JIDOKA Üretim Yönetim Sistemlerini başarıya götüren en önemli araçtır.İnsan Otomasyonudur. Anlaması zordur. Anlatması yılları alabilir. 100 yıl önce anlatmışlar hala anlayan sayısı anlatanı az biraz geçebilmiş. Anlaması mı zor anlatması mı? Bu yüzden bölümler halinde tek tek en basite indirgeyerek anlatmaya aktarmaya çalışacağım. JIDOKA isminden de anlaşılacağı gibi Japonca bir kelime. İnsan disiplini, insan otomasyonu demek. Bunu sağlamanın ilk yolu insanı anlamaktan geçiyor. İnsanı anlamak da anlatmak ta zor. İnsanı anlamak için biraz gerilere gideceğiz. Almanları bugünlere taşıyan önce KANTve HEGEL felsefelerine bakacağız. Sonrasında ise onlardan özellikle de HEGEL den etkilenen MARX ve ENGELS üzerinden gideceğiz. KANT ın eleştirel ve kuşkuculuk felsefesini diğer yazılarımıza bırakacağız. Bu yazıda Georg Wilhelm Friedrich HEGEL!in insana bakışını kavrayabilmek için sistemin geneline bakmak gerekiyor. Biz buna SINIF ile başlayacağız. SINIF ı da HEGEL in Tın larından e...
ODTÜ de ilk aylarımdı. 1980 sonrası gelenler bilir. Yasakların çok olduğu dönemdi. Staddan DEVRİM yazısı silinememiş olsa da, Stadın yanındaki ağaçlık alandan bölümlere geçmek yasaktı. Mühendislikte okuyup yurtlarda kalanlar stadın etrafında tur atmak zorundaydılar. Sık sık sokağa çıkma yasakları vardı o günlerde ülkede. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 1980 sonrası ilk oy kullanımında Gazetelerin birinde yarın oy kullanacağız sokağa çıkma yasağına uyalım diye manşet atmıştı. Nasıl yani sokağa çıkmadan oy kullanmak... ODTÜ de bu yasaklaradan bolca nasiplenmişti. Ağaç altında oturmak yasak Ağaçlık alandan geçmek yasak İki ağaç arasında durup dilek tutmak serbest 3 kişinin yan yana yürümesi bile yasaktı. Ankara'nın ayazına da alışmıştım ama bana yasaklar zor geliyordu. Ankara'nın ayazı insanın iliklerine kadar işler. O hafta Tunalı Hilmi'den 35 mm küçük bir fotoğraf makinası almıştım. 36 Pozluk filmi de içine takmıştım. Çocukluktan beri fotoğraf çekmeye ilgim va...
Güzel İstanbul, bir güzel çift. Hayat boyu mutluluklar dilerim! :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyoruz :)
YanıtlaSil